3 Mart 2012 Cumartesi

Basketbol Kuralları

Basketbol Kuralları :

Oyun, 10'ar dakikalık dört periyottan oluşur. Beraberlik durumunda uzatma periyodu oynanır. Her takım ilk üç periyotta ve uzatma periyodunda 2'şer dakikalık bir, dördüncü periyotta iki mola hakkına sahiptir. İkinci ile üçüncü periyot arasında 15 dakikalık devre arası verilir.

Hücum eden takım, kendi sahasını 8 saniye içinde terk etmek, 24 saniye içinde de hücumunu tamamlamak zorundadır, aksi halde top kullanma hakkı rakip takıma geçer.

Oyuncu topla birlikte, top sürme (dribbling), pas atma (passing), şut atma (shooting) aktivitelerini yapma şansına sahiptir. Bir oyuncu top sürerken, topu eline alarak durdurursa, tekrar top sürme şansına sahip değildir; topu istediği yöne ve kişiye pas ya da şut atmak zorundadır.
Her takım 5 kişiden oluşur ve takımların sınırsız oyuncu değişikliği hakkı vardır. Eğer faul hakkını doldurmamışsa, her çıkan oyuncu tekrar oyuna dahil olabilir. Bir takımdaki beş oyuncudan biri ortada (post), ikisi savunma (guard) ve ikiside hücum (forward) oyuncusudur.

Oyunu bir baş hakem ve yardımcı hakem olarak iki hakem yönetir.

Her oyuncu beş faulle oyun dışında kalır, tekrar o maç için oyuna dahil olamaz. Her oyuncunun bireysel olarak yaptığı faul sayısının toplamı, takım faullerini de belirler.

Toplamda dört takım faulüne ulaşan takımın daha sonra yaptığı her faul, karşı takıma serbest atış kullanma hakkı kazandırır.

Hakem tarafından durdurulmadıkça, top potadan veya çemberden dönerse oyun devam eder. Ayrıca, oyuncu sahayı belirleyen çizgilerin dışına temas etmedikçe, top oyun çizgilerinin dışına değmeden havadan saha çizgisinin dışına çıksa dahi, oyuncu topu içeri çevirebilirse de oyun devam eder.

Her sayı atışından sonra veya hakemin düdüğü çalmasının ardından, oyun ve oyun zamanı durur. Sayı yiyen takımın pota gerisindeki çizgi arkasından topu oyuna sokması ile hem zaman hem de oyun tekrar başlar. Oyun içindeki diğer durumlara göre, hakemin gösterdiği yerlerden, top oyuna sokulur.

Üç sayı çizgisi içinden yapılan her başarılı atış iki sayı, üç sayı çizgisi gerisinden yapılan her başarılı atış üç sayı olarak değerlendirilir. Faullerden veya kural ihlallerinden dolayı kazanılan başarılı serbest atışlar bir sayı olarak değerlendirilir.

Oyuncular iki durumda cezalandırılır:

1- Bireysel kural ihlalleri

2- Faul yapılan durumlar. Kural ihlali veya hatası (hatalı yürüme, topun çizgi dışına çıkması, hücum oyuncusunun üç saniyeden fazla post içinde durması v.b) top kullanma hakkını karşı takıma verir. Yapılan bireysel fauller ( itme, çekme, vurma, tutma v.b) ise oyuncunun faul cezası almasını sağladığı gibi faulün yapıldığı yer göz önünde bulundurularak, rakip topu yandan oyuna sokar, ya da serbest atış yapma hakkı kazanır.

Serbest atış hakkı adedi, faulun yapıldığı zaman, yer ve çeşidine göre değişir. Şut atışı sırasında faul yapılmış ve atış sayı olmamışsa, atışı yapan takıma iki serbest atış hakkı verilir. Eğer atış sayı olmuşsa, bir serbest atış hakkı verilir. Bir takım, bir devredeki "takım faul" sınırını geçmiş ve atış sahası dışında faul yapmışsa, o zaman bire-bir denen serbest atış hakkını kullanır. Bu atışta kural, ilk atış sayı olursa, ikinci atış yapma hakkı kazanmaktır. Bire-bir'de ilk atışı kaçıran ikinci atışı yapamaz, top potadan oyun alanına dönerse, oyun devam eder. Teknik faullerde (oyunu geciktirme, sportmenlik dışı davranışlar, hakeme itiraz, izinsiz oyuna girme v.b) iki serbest atış hakkı verilir.

2020′de Avrasya haritası

2020′de Avrasya haritası


Değişen ekonomik ve çevresel gerçekler, Avrupa’nın enerji temin ediş şeklini değiştirmekte, nükleer enerjiden doğal gaza doğru büyük çaplı bir geçiş gerektirmektedir
2020 yılında Avrasya jeopolitik haritası önemli ölçüde farklı olacaktır.  Bununla birlikte Avrupa, dış politikasını buna göre ayarlamaya fazlasıyla muktedir olduğunu göstermiştir. 1973′te petrol üreticisi Araplar, İsrail’i destekledikleri için Batı’yı cezalandırmak amacıyla bir petrol ambargosu uygulamıştı. Avrupa, buna Arapları memnun edebilmek için Arap-İsrail sorunlarındaki siyasi tavrını yeniden biçimlendirerek cevap verdi. Bu politika, Arap liderlerin kontrolü sürdürmek için kullandıkları pek hoşa gitmeyen yöntemleri eleştirmekten kaçınmayı da içeriyordu.
Avrua Rus enerjisine muhtaç

Artık Rus enerjisine ihtiyaç duyan Avrupa, politika esnekliğini kolayca doğu komşusuna da uygulayabilir. Rus ve Avrupa çıkarlarının çatıştığı durumlar dışında (örneğin Baltık bölgesinde) Avrupa, Rusya’ya istediği kadar serbesti tanıyacaktır. Düzenli enerji tedariği karşılığında Avrupa, Moskova’nın basına yönelik saldırılarını, eski Sovyet devlerini yavaş yavaş asimile etmesini, çevreyi kötüleştirmesini ve otoriter eğilimlerini sessizce hoşgörecektir. Aslında bu eğilim başladı bile. 31 Ekim’deki Rusya-AB Zirvesi’nden Çeçenistan’daki Rus eylemleri konusunda Brüksel’den bir eleştiri kırıntısı bile çıkmadı. Brüksel, Rusya’yı memnun edecekse Rusya’nın Çeçenistan’ı öldürmesine izin verecektir.
Orta Avrupa devletleri, Rus enerjisine topyekün bağımlılıktan en fazla huzuru kaçacak olanlardır ama başka seçenekleri olmayacaktır. AB’ye katılım programlarının bir parçası olarak bu ülkeler kendi enerji şebekelerini Batı Avrupa’ya bağlıyorlar. Bu arada Batı Avrupa Rusya’nın enerji için başvurulacak yer olduğu konusunda genel bir sonuca ulaşmıştır. Bu da Orta Avrupa’yı Rus enerjisi kullanma veya daha uzak kaynaklardan daha pahalı enerji ithal etmek için yeni enerji altyapısı inşa edecek paralar sarfetme seçeneğiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Orta Asya petrollerinin önemi
Orta Asya ülkeleri Çin’e petrol satabilir, ancak böyle bir düzenlemeyi karlı kılmaya yetecek altyapının ortaya çıkabilmesi için en azından bir onyıl geçmesi gerekir. O zaman bile Çin, halen Rusya’dan geçen mevcut


hatlarla rekabet edemez. Bu ise, Rusya’nın bölgenin bileğini büküp teslim alması için fazlasıyla yeterli bir süredir. Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan zaten o durumdalar. Geriye bir Kafkasya kalıyor.
Rusya, çeşitli Kafkas toplumlarını birbirine karşı oynayarak Kafkasya’yı istikrarsızlaştırma yeteneğini defalarca kanıtlamıştır. Son zamanlarda normalleşme yönündeki tereddütlü hareketlere rağmen Rusya, Abhazya, Acaristan, Ermenistan ve Güney Osetya’daki ağır etkisini sürdürmektedir. Bu manivelaların herhangi birinin çekilmesi, büyük çaplı inşaat projelerini bozmaya yeter. Kafkasya’da belli bir istikrar olmaksızın, Bakü-Ceyhan petrol hattı ve trans-Hazar gaz hattı gibi trans-Kafkasya boru hattı projelerinin gerçekleşmesi büyük zorluklarla karşılaşacaktır.
Türkiye iyi bir transit ülke

Avrupa Ukrayna’yı kendi geleceğinden dışlarken sınırındaki bir başka büyük ülkeyi işaret etmiştir. O ülke de Türkiye’dir. Siyasi olarak Türkiye, AB başvurusu sahibi statüsü düşünülünce mükemmel bir transit ülke olur. Mümkün olan Çin’e bir bağlantı dışında diğer tüm önemli petrol yolları şimdi Türkiye’den geçmektedir. Bu ülke son birkaç yılda gaz hattı sözleşmeleri için çırpınmaktadır. Bunlardan ikisi (biri Rusya’dan, diğeri İran’dan) tamamlanmak üzeredir.
Türkiye’de bu sözleşmelerin tümünü veya daha sonra gelecek olanları karşılayacak düzeyde talep olmadığı için mantıklı karar, doğalgazı Yunanistan’a ve Avrupa’nın geri kalanına yeniden ihraç etmek olur. Böyle bir düzenleme Yunanistan’ı Avrupa enerji şebekesine bağlar ki bu da uzun zamandır AB’nin bir hedefidir. Türkiye’nin de şebekeye bağlanması anlamına gelecek bu gelişme ile bu ülkenin aday üyeliği daha cazip hale gelecektir. Yine de bu, Rus kontrolünün etkilerini sadece
hafifletecek, ortadan kaldırmayacaktır. Türkiye’nin projelerinin tamamı planlanan en azami halleriyle bile gerçekleşse, yalnızca 56 milyar metreküplük gaz miktarına ulaşılacaktır ki bu da Rusya’nın üstünlüğünü etkileyecek düzeyde değildir.

Eski İspanya bakanına göre Türkiye yeni Osmanlı olacak

Eski İspanya bakanına göre Türkiye yeni Osmanlı olacak



İspanya Eski Dışişleri Bakanı Jesep Pique Türkiye ile ilgili çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı

Türkiye Geleceğini Artık Avrupa’da Görmüyor

Coğrafya değişmez, hep vardır. Şu iki görüşe bakılmaksızın milletlerin dış politikalarını yorumlamak imkansızdır: Coğrafya, komşuluğu ve stratejik çıkarları tayin ederken tarih ise müttefikleri, hasımları ve ihtirasları işaret eder.

Örnekler çoktur. Rusya, her zaman, Baltık kıyılarını genişletmek ve aynı zamanda Karadeniz’i kontrol etmek, Kafkasya’yı ve Hazar’ı yönetimi altında bulundurmak, Orta Asya’yı denetimi altına alarak sonrasında Sibirya’yı Japon Denizi’ne kadar topraklarına dahil etmek ve her zaman Orta ve Doğu Avrupa’yı hegemonyasında tutmak arzusunda oldu.
Çar Büyük Petro ve Çariçe Katerina, bu imparatorluk hayalinin açık bir şekilde temsilcileri oldular. Fakat bu paradoksal hırs, Bolşevik devriminden sonra Sovyetler Birliği’nin (yirmi sene önce on beş ülkeye ayrıldı) kurulması ve uydu ülkeler diye adlandırılan devletlerin politik bağlılığı ile -Brejnev’in ünlü deyişiyle “sınırlı egemenlik”- Varşova Paktı adı altında son buldu.
Belirgin örneklerle devam edecek olursak “izole ada” Japonya, komşuları olan Rusya ve Kore’ye karşı yaşam alanı aradı. Sonrasında Pasifik’e doğru açıldı ve sonrasında da geçen yüzyılın ortalarında Birleşik Devletler ile çarpıştı ve bu her ikisine de çok pahalıya mal oldu. Özellikle Japonlar, Hiroşima ve Nagazaki trajedileri ile bunu çok pahalıya ödediler. Birleşme sonrasında hepimizin bildiği korkunç sonuçlarıyla “yaşam alanı (lebenstraum)” arayan Almanya gibi.
Diğer bir örnek de Büyük Britanya için bir tehdit olabilecek (İspanya, Fransa veya Almanya gibi) ve deniz üstünlüğü ile deniz yollarının kontrolünü problem haline getirebilecek bir Avrupa devletinin güçlenmesi ihtimalini zayıflatma amaçlı İngiliz siyasetidir. Sömürge siyasetine bakarsak önemli olanın, Cebelitarık’tan Mayorka’ya, Malta’ya veya Kıbrıs’a kadar olan bu kontrolü garanti altına almak olduğunu görürüz. Tarihte birçok örnek var. Güneydoğu Asya’daki Endonezya’dan, Güney Amerika’daki Brezilya’dan veya Afrika’daki Güney Afrika Devleti’nden bahsedebiliriz.
Ancak bugün sizlere tarihin tekerrür ettiği başka bir olaydan bahsetmek isterim. Türkiye’yi kastediyorum. Neredeyse yüz yıldır çöküşte olan ama bugün gelişen bir ülke. Avrupa, onu küçümseyerek ve düşüncesiz bir şekilde, bazıları doğru bazıları yanlış bin bir bahane ile ona kapılarını kapattı. Buna hemen geri döneceğim. Fakat şimdi tarihi hatırlatmakta fayda var. Çünkü tarihî olarak Müslüman dünyasının birleştirici bir unsuru olan Osmanlı İmparatorluğu, hiç şüphesiz yüzyıllar boyunca Anadolu’dan çıkan mükemmel bir siyasi varlık oldu: Babıali’den yönetilen imparatorluk.
Muhtemelen de biz Avrupalılar, 1453′te Bizans’ın çökmesinden 18. yüzyıla kadar Osmanlıların, Küçük Asya’ya, Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Cezayir, Mezopotamya, Kızıl Deniz, Arap Yarımadası (Mekke dahil), Karadeniz ve Avrupa’nın büyük bir bölümüne (Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Ermenistan ve Macaristan ile elbette ki Balkanlar) kadar hakim olduklarını unuttuk. Osmanlı yayılması, 16. yüzyılda Muhteşem Süleyman döneminde, Viyana ve Venedik kapılarına kadar vardı. O zamana kadar durdurulamayan Türk yayılmacılığının önünü kesmekten başka bir sonuç getirmese de İspanya, Papalık ve Venedik ittifakından oluşan filo, 1571′de, Korinthos Körfezi’ndeki Lepanto’da Türkleri yendi.
Yayılmacılık, sadece askerî açıdan değil hiç şüphesiz dinî açıdan da oldu. Aynı zamanda ekonomik, siyasi, ideolojik ve kültüreldi. Bir hegemonya iradesinin açık tezahürü. Ek bir bulgu daha: Boyunduruğu altındaki Arap dünyasıyla birlikte Şiilik karşısında Sünniliği savunarak Pers (bugünkü İran) tehdidine karşı koymak…
Habsburgların Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na, Çarlık Rusya’sına, Perslere (İran) ve net olarak da Katolik Avrupa’ya karşı koyarak… Arapların bakış açısıyla, Osmanlılara karşı verilen savaştan başka bir şey olmayan Haçlılara karşı durarak.
Tarih tekerrür ediyor. Çünkü bugün Türkiye, zamanında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün ve Birinci Dünya Savaşı’nın kaybeden güçleriyle ittifakının ardından Mustafa Kemal’in belirlediği çizgide, yıllardır Avrupalı olmak için yalvardıktan sonra, tekrar “Osmanlı” olmak istiyor. Avrupalı olmak istiyorlardı ve biz onlara izin vermedik. Sivil otoritenin askerî otorite üzerindeki üstünlüğü veya devletin dinî karakteri gibi bizim için çok belirgin konuları halletmeleri gerektiği doğrudur. Bu istekleri konusunda asla bize açık şeyler söylemediler.
Ancak biz, önlerine Avrupa olarak özellikle de -Fransa ve Almanya- mümkün olan bütün engelleri koyduk. Sonuç aşikardır: Türkiye, geleceğini artık Avrupa’da görmüyor. Bunu, tarihteki yerini yeniden elde etmekte görüyor. Hegemonyasını Arap ve Müslüman dünyasına yayarak ve diğer ülkeler için “ayna” olarak… İnşallah Tunus veya Mısır için öyle olur. Ancak önemli olan Türkiye’nin yüzde 9 büyümesi ve yeniden büyük bir güç olacağıdır.
Avrupalı olmasını istemediğimiz için -ki büyük hata- onu, Batı’nın yanına çekelim. Umarım henüz vaktimiz vardır.

Türkiye Osmanlı Birliği kurabilir

Türkiye Osmanlı Birliği kurabilir



Fransa’da yayınlanan Le Figaro gazetesi Türkiye’nin Osmanlı birliği kurmaya çalışıtığını yazdı.
Avrupa Tarafından Yorgun Düşen Türkiye ‘Osmanlı Birliği’ Kurmaya Karar Verdi’
Tersinden bir senaryo: Avrupa Birliği tarafından yorulan Ankara Brüksel ile görüşmelerini durdurararak siyasi ve ekonomik yeni bir modeli komşularına önerebilir. Bu sözler bir broşüre ait ve Fransız bir yazar tarafından alaycı bir şekilde Avrupa’nın çürümeye yüz tutmasını hedef alarak kaleme alındı. Türkiye’nin en ünlü sokaklarından biri olan İstiklal’in çok ünlü bir kitapevinde 250 bin basılı bu broşürü bulmak mümkün.Bu broşürün arkasında ise Hollandalı bir yayıncı var.İşte broşürde yer alanlar:
Avrupa Birliği’nin ekonomik krizlerle boğuşması ve Recep Tayyip Erdoğan’ın her defasında resti çekmesi Türkiye için yeni bir vizyon oluşturdu. Ayrıca insan hakları boyutunda da isteyen her Kürt’ün kendi dilini öğrenmesine de olanak sağlanarak bu konuda da adımlar atıldı. Ayrıca Türkiye 12. en büyük ekonomi konumuna geldi ve Fransa da 11. Düzeyde. 2030 yılında ise Türkiye en büyük ekonomik güçlerden biri olacak…

ABD’li stratejistlere göre Türkiye’nin 2050′deki Toprakları

ABD’li stratejistlere göre Türkiye’nin 2050′deki Toprakları



ABD’Lİ STRATEJİSTLER 2050 TÜRKİYE’Sİ İÇİN NE ÖNGÖRÜYORLAR?  George Friedman, bütün dünyanın gündemine bomba gibi düşen Gelecek 100 Yıl “21. Yüzyıl İçin Öngörüler” kitabında “21. yüzyılda ihtiyarlayan Avrupa, bugün elinin tersiyle ittiği Türkiye’nin genç nüfusunu çekmek için “promosyon” yapar hale gelecek. AB -hâlâ var olacaksa- tam üyeliği Türkiye’ye altın tepside sunacak. Aynı şey ABD için de geçerli olacak. Meksika’nın genç nüfusuna “bonus” dağıtacak.” diyor. Ve 2040′lı yıllardaki Türkiye’nin dünyadaki yerini anlatmak için Türkiye’nin haritasını sunuyor.
21. yüzyılın yeni büyükleri
Friedman “21. yüzyılın “süper devleti” gene ABD olacak. Avrupa çağı kapanıyor. Amerika çağı daha yeni başladı. Diğer büyük güç Japonya olacak.Rusya bir kez daha dağılacak. Hindistan da umut vermiyor.
Çin’in dünyaya açılışında bu bir “ilk” değil. Daha önceleri olduğu gibi gene çökecek. Ya 21. yüzyılın yeni büyükleri?.. Bunlar Türkiye, Polonya ve Meksika olacak.” diyor.
George Friedman kimdir?
1949 yılında Macaristan’da doğan Friedman, aynı yıl ailesiyle birlikte ABD’ye göç etti. City College of New York’ta siyaset bilimi üzerine eğitim alan Friedman, daha sonra Cornell Üniversitesi’nde “Devlet” üzerine doktora yaptı. Friedman, doktorasının ardından 1974-1994 arası Dickinson College’da siyaset bilimi dersleri verdi.
“Amerika’nın Gizli Savaşı” ve “Savaşın Geleceği” gibi kitaplarıyla tanınan, Stratfor adlı stratejik danışmanlık şirketinin kurucusu olan Friedman, yeni kitabında Türkiye’nin balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi kaos coğrafyalarının ortasında bir istikrar platformu olduğunu ve Türkiye’nin ekonomik ve askeri gücü arttıkça bölgedeki etkisinin de artacağını yazıyor.

Van Tek Yürek Kampanyası yardım 63 Milyon oldu

Van Tek Yürek Kampanyası yardım 63 Milyon oldu


Vanda yaşanan 7.2 Lik depremin ardından düzenlenen 19 kanalın bir araya gelerek yaptığı yardım63 milyona yaklaştı.

Vanda Ölü Sayısı 523′e Çıktı

Vanda Ölü Sayısı 523′e Çıktı

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bugün saat 09.00 itibariyle Richter ölçeğine göre 7.2 büyüklüğündeki Van depreminde 523 kişinin öldüğünü, 1650 kişinin yaralandığını ve enkazdan sağ çıkarılanların sayısının da 185 olduğunu açıkladı.